Kamuya iş ve hizmet üretmesi dolayısıyla kamu disiplin ve kurallarına tabi, devlet gelenek ve göreneklerini kamu bürokrasisi ile hareket ederek uygulayan bir mesleğin temsilcileriyiz. Her ne kadar özel sektör olarak tanımlansak da kamunun denetim ve kurallarının en çok ve en hızlı etkilediği meslek gruplarının başındayız.
İktidar ekonomik başarılarının büyük bir çoğunluğunu müteahhitler üzerinden örneklendirirken muhalefet de politik söylemlerini yine müteahhitler üzerinden kurgulamaktadır. Oysa Türk müteahhitleri hem 5 müteahhitten büyük, hem de 5 müteahhitten çok daha fazlasıdır. Meseleye böyle bakılması gerektiğini hem iktidar hem de muhalefetin anlaması ve yaşanan sorunlara bir an önce çözüm bulunması gerekmektedir.
Bizler kamuya iş yapan firmalar olarak yaklaşık 40 bin müteahhit olmamıza karşın ne yazık ki hem iktidar hem de muhalefet “5 müteahhit” dışında geride kalan 39 bin 995 müteahhit ile ilgilenmemektedir. İktidar, müteahhitler üzerine kamu baskısı kurarak kendilerini ifade etmelerine izin vermezken, muhalefet de siyasi rant korkusuyla müteahhitleri sahipsiz bırakmaktadır.
Siyasetin öznesi olarak var olma mücadelesi veren sektörümüze, maalesef üst sivil toplum kuruluşları ve sektör temsilcileri de gerçekten sahip çıkmamıştır. Müteahhitler Birliği adeta bir kulüp havasında 150 üyesiyle hiçbir soruna çare olmayan sadece kendi varlığını devam ettirecek suya sabuna dokunmayan açıklamalar yapmaktan öteye gitmemektedir. Müteahhitler Konfederasyonu’nun tüm iyi niyetli çalışmaları ise kamuyla iş yapma deneyiminin yetersiz olması nedeniyle, çözüm noktasında etkili olamamaktadır.
Oysa Türkiye’nin dünyaya en önemli ihraç ürününün ‘’müteahhitlik hizmetleri’’ olduğunu hatırlatmak isteriz. Bir yandan bu konuda dünyada Çin’den sonra ikinci sırada yer aldığımızı iddia ederken diğer yandan sektörün bu kadar ihmal edilmesi anlaşılır bir şey değildir.
Sektördeki oyuncular arasında kamu kaynaklarının eşit kullanımı sağlanmalı, daha küçük ölçekli firmaların daha fazla pay almalarına imkân tanınmalı, belirli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra yurt dışına yönelmelerinin önü açılmalı, hatta devlet tarafından alt yapısı hazırlanmaya zorlanmalıdır.
En yalın haliyle ifade etmek istiyoruz ki; 39 bin 995 müteahhit olarak batıyoruz!
Gece yarısı çıkan tasfiye ve fiyat farkı kararnamesi dağ gibi büyüyen sorunlarımıza pansuman olmaktan öteye gitmemiştir. Kanunlaşma sürecini birlikte yönetmek tercih edilmemiş, yıkıma veya süründürmeye götüren üst perdeden bakan bir anlayış tercih edilmiştir.
Açıklanan enflasyon rakamları piyasada demir, çimento, akaryakıt gibi ana inşaat kalemlerine gelen zamların çok altındadır. Bu durum göz önüne alınmadan oluşturulmuş bu kanun hiçbir soruna çare değildir ve hiçbir sorunu tedavi etmeyecektir. Yalnızca sorunları biriktirerek çözümsüz hale getirecektir.
Aşağıda yer alan sektöre can suyu olacak çözüm önerilerimiz hayata geçirildiğinde sektör de müteahhitler de rahat bir nefes alacaktır:
-Kamuya yapım ve hizmet üreten müteahhitlere, bu son fiyat farkı kanunda olduğu gibi rica ile minnet ile yalvararak haklarımızı almamızın önüne geçilmeli, dinamik ve gerçek bir fiyat farkı sistemi oluşturulmalıdır.
-TUİK tarafından, yalnızca bu sektörü ilgilendiren iş ve malzeme kalemleri yeniden seçilmeli ve bunlar için ayrı endeksler oluşturulmalıdır. Bundan sonra benzer sorunların yaşanmaması için yapılacak yeni fiyatlamalar, sektörde kullanılan esas malzeme ve hizmet fiyatlarından oluşmalıdır. Bu fiyat artış ve azalışları her ay aylık enflasyon oranı ile birlikte yayınlanmalı ve kalıcı hale getirilmelidir. Mevcut krizin ve fiyatların artacağı düşünüldüğünde ancak bu şekilde yeni iflaslar engellenir ve beklentilere cevap verilir.
-Kamudaki hakediş ödemeleri en kısa zamanda yapılmalıdır. Hakediş ödemelerinin gecikmemesi için bazı belediyelerde acil kaynak oluşturulmalı ve ödemelerin sürekliliği garanti altına alınmalıdır.
-Ekonomik kriz geçene kadar acil olmayan büyük boyutlu projelerden ziyade, küçük ve orta ölçekli, müteahhitlerin sorunları ayrı ve öncelikle ele alınmalıdır.
-Yurt dışında müteahhitlik yapmak isteyen firmaların kurumsal alt yapılarını tamamlamaları için teknik ve finansal destek verilmelidir. Bu destek gerekirse hibe desteği şeklinde olmalıdır.
-Müteahhitlerin kamudan hakediş dışı alacakları olan, stopaj veya KDV gibi alacakların ivedilikle ödenmesi sağlanmalı veya başka bir denetim ya da inceleme olmadan SGK, veraset harçlar, trafik cezası, ÖTV, damga ve noter harçları gibi tahakkuk etmiş her türlü kamu borcuna karşılık mahsup edilmelidir.
-Sektörle ilgili mesleki kuruluşların kurumsal yapılarını geliştirmeleri teşvik edilmeli, bu konularda maddi destek sağlanmalı, ayrıca kurumsal temsilcileri muhatap alınmalıdır.
Ek olarak, sorunlar ve çözüm önerileri ile ilgili detaylı bir kitapçığı, yakın bir zamanda kamuoyu ile paylaşacağımızı belirtir, saygılar sunarım.
Servet ARSLAN
Türkiye resmi sektör inşaat müteahhitleri işveren sendikası Genel Başkanı
Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.