Maliyetleri direkt etkileyen demir, çelik, akaryakıt, çimento gibi temel inşaat girdilerine gelen fahiş zamları…

Maliyetleri direkt etkileyen demir, çelik, akaryakıt, çimento gibi temel inşaat girdilerine gelen fahiş zamları TÜİK enflasyon sepeti (maydanoz-armut) fiyatlarına endeksleyerek telafi etmeyi düşünmek, milyonlarca kişiye istihdam sağlayan, sermayeye yön veren inşaat sektörüyle, müteahhitlerin aklıyla ve iş dünyasıyla alay etmektir.
Mevcut fiyat farkı sistemi çökmüştür, fiyat farkı diye müteahhitlerin önüne koyulan uygulama ömür çarkına dönmüştür. Verilen göstermelik fiyat farkları ile yetkililer kendilerine huzur satın alıp, sorumluluğu müteahhitlerin omuzuna yüklerken, müteahhitler ise her iki ucu jilet gibi keskin bu çarkın içinde zararına üretmeye zorlanmaktadır. Üstelik bu göstermelik fiyat farkı kırıntıları ile müteahhitler iç kamuoyunun yanı sıra dış kamuoyuna da hedef gösterilmekte, yıllarca ülkemize hizmet eden, yurt dışında yaptıkları projelerle ülkeye döviz girdisi sağlayan müteahhitler haksız bir şekilde “gözü doymayan müteahhitler” olarak lanse edilmektedir.
Yalnızca basiretli tüccar, basiretli müteahhit maliyet hesaplarını düzgün yapar. Söz konusu ekonomik şartlarda, kur ataklarının yaşandığı enflasyonist ortamda, bizler sadece alacakaranlıkta önünü görmeye çalışan müteahhitleriz; müneccim değiliz. Müteahhitler, kabul edilebilir ve öngörülebilir riskleri hesaplayabilir; ancak yeryüzünde hangi akıl birkaç ay içerisinde temel girdilere %400 zam geleceğini tahmin edebilir, ona göre pozisyon alabilir ve maliyet hesabı yapabilir. Müteahhitler sürekli bu oranda fiyat artışları olacak diye pozisyon alıp ihalelere girerse, devletin maliyetlerinin boyutlarının ne olacağını da kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
İnşaat malzeme fiyatlarındaki artışlar artık ekonominin kuralları ve verileri ile açıklanamaz duruma gelmiştir. Müteahhitler neyi baz alacağını bilemeden rotasız açık denizlerde fırtınalar ile boğuşuyor. Bunun sonu iflaslar ve işsizliktir. Ekonominin dengesini sağlayan inşaat sektöründeki kriz genel ekonomide de deprem etkisi yaratacaktır. Bu enkazın altında sadece inşaat sektörü değil, bütün bir ekonomi kalacaktır. 2022 yılı üç aylık rakamlara bakıldığında yüksek enflasyonun etkisi ile büyüme %7,3’tür. Aynı dönemde inşaat sektörü %7,2 küçülmüş; İnşaat malzeme üretimi ise %4,7 artmıştır. Bir yıllık ortalama ile inşaatın maliyet artışı %110, bunun %45 işçilik, kalanı malzemedir. Konut dışı inşaatta fiyat artış oranı %145 civarındadır. Bunun anlamı açık bir şekilde sektörel kaostur.
Ülkemizin sigortası durumunda olan inşaat sektöründe kamu müteahhitleri can çekişmektedir. Katma değeri düşük sanayi, dışa bağımlı enerji, uluslararası konjonktüre bağımlı hizmet sektörü ve ithalata yaslanmış ihracat yapısı ile yüksek enflasyon sürpriz bir sonuç değildir. Bu yapı içinde inşaat sektörüne kılavuz ve dayanak olacak İhale Yasası çökmüştür. Kamu müteahhitleri olarak ilgili bakanlığı ve Rekabet Kurumu’nu göreve çağırıyoruz. TÜİK içinde toplumsal güveni güçlendirmek adına sektörün paydaşları olan STK ve sendikalarının yer aldığı bir yapılanma ile inşaat enflasyonu belirlenmeli; kayıtsız şartsız her imalat kalemine fiyat farkı verilmeli, mevcut sözleşmelerin tümü bu modele göre yenilenmeli; fiyat oluşumu regülasyonu kontrol altına alınmalıdır.
Tekrar söylüyoruz, mevcut fiyat farkı sistemi tam bir fiyaskodur. Çok acil gerçekçi ve sürdürülebilir bir fiyat farkı sistemine geçilmeli ve sürekli zorlamalarla çıkarılan fiyat farkı kararnamelerine gerek bırakmayacak ve her temel inşaat girdisine gelen fiyat artışlarını reel olarak karşılayacak yeni bir fiyat farkı sistemine geçilmelidir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Servet ARSLAN
Genel Başkan
TÜRKİYE RESMİ SEKTÖR İNŞAAT MÜTEAHHİTLERİ İŞVEREN SENDİKASI

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL

KAYIT OL

ÜYE GİRİŞİ

Zaten bir hesabım var

YENİ ŞİFRE

ÜYE GİRİŞİ